Erişilebilirlik

“Türkiye’nin Kaybedecek Çok Şeyi Var”


İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Birleştirilmiş Gezi davası kapsamında yargılanan işadamı Osman Kavala hakkında bir kez daha tahliye karar çıkmadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala’nın başvurusu üzerine almış olduğu hak ihlali kararı bulunuyor.

Türkiye’de iktidar ve muhalefet arasında da sert bir tartışmaya yol açan davada Osman Kavala 2 Şubat’a kadar tahliye edilmezse, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye hakkında ihlal prosedürü içeren dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderecek.

Davaya ilişkin yapılan açıklamalarda iktidardaki AKP ve aynı ittifak içinde yer alan MHP lideri Devlet Bahçeli, Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu savunuyor ve yabancı diplomatların davaya ilgi göstermesini Türk yargısına yön verilmesi girişimi olarak yorumluyor. Kavala davasında bir sonraki duruşma 21 Şubat’ta.

“Kavala kararı Avrupa Konseyi’ne karşı meydan okuma”

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala kararını Türkiye’nin mahkeme kararına uyma yükümlülüğünü ihlal edip etmediği konusunu yeniden değerlendirmek üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderecek.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb, mahkemenin Türkiye’nin yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar vereceğinin açık olduğunu söyleyerek bundan sonraki süreci anlattı.

“Geldiğimiz nokta Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan’ın ve hükümet yetkililerinin Türkiye’yi bir tür yaptırım sürecine sokmaya hazır olduğunu gösteriyor. Ondan sonrası pek alışılmadık bir süreç. Daha önce benzer bir süreci yaşayan tek ülke Azerbaycan. Avrupa Konseyi’nin tarihi boyunca ikinci kez bir ülke yaptırım sürecini yaşayacak. Mahkeme bu kararla Avrupa Konseyi’ne meydan okumuş oluyor” dedi.

Geçtiğimiz yıl Ekim ayında aralarında ABD’nin de olduğu 10 ülkenin büyükelçiliklerinden yapılan açıklamada Osman Kavala’nın serbest bırakılması çağrısı yapılmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan ortak açıklama yapan ülkelerin elçilerinin ‘istenmeyen kişi’ ilan edilmesi tehdidini gündeme taşımıştı. Diplomatik kriz son anda önlenmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb gelinen noktada, Türkiye’nin göçmenler gibi bazı konularda birlikte çalıştığı ancak insan haklarını ilgilendiren pek çok alanda fikir ayrılığı içinde olduğu Avrupa Birliği ve çok sayıda konuda anlaşmazlık yaşadığı ABD ile ilişkileri düşünüldüğünde, bu ülkelerin Türkiye üzerinde bir etki gücüne sahip olup olmadığı sorusunu yanıtladı.

Türkiye’nin insan hakları yasaları kapsamındaki uluslararası yükümlülüklerine ilişkin davranışının Avrupa Konseyi gibi kurumlarla ‘yıkıcı bir ilişkiye’ işaret ettiğini söyleyen Webb, “Türkiye bir anlamda belki kendi iç gündemi için ve kendisini dışardan talimat almak istemeyen bir ülke gibi göstermek amacıyla kuralları bir kenara atmaya hazır gibi. Ancak Avrupa Konseyi gibi bir oluşumun içindeyseniz bunun belli yükümlülükleri var. Uluslararası aktörlerin Türkiye üzerinde etki gücünün olup olmadığı sorusunu tam olarak cevaplamak zor. Ancak Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nde yaptırım sürecine maruz kalarak böyle bir konuma gelmesi halinde kaybedecek çok şeyi var” dedi.

“Oyun sahası adil değil”

İnsan Hakları İzleme Örgütü geçtiğimiz hafta açıkladığı raporda Türkiye’de medya, insan hakları savunucuları ve hükümet tarafından muhalif olarak algılanan gruplar açısından kısıtlayıcı bir ortamın hüküm sürdüğünü kaydetmiş, HDP hakkındaki kapatma davasına işaret etmişti.

Türkiye’de HDP dışında muhalefetin başka unsurlarının da hedef alındığını belirten Emma Sinclair Webb, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çalışanları hakkında “terörle iltisaklı” oldukları gerekçesiyle başlatılan soruşturmaya değinerek muhalefetin gayrimeşrulaştırılmaya çalışıldığını savundu.

“Muhalefet düşmanca bir yaklaşımla gaddar bir siyasi söyleme maruz kalıyor. Türkiye’de son derece kutuplaşmış bir siyasi ortamla karşı karşıyayız ancak oyun sahası çoğu zaman adil değil. Özellikle de medyanın çoğunluğunun hükümetin kontrolundayken ve önemli haberler sürekli baskı altında sindirilirken” değerlendirmesinde bulundu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb

Sokağa çıkma tartışması

Türkiye’de ekonomik krizin gölgesinde erken seçim olasılığının tartışıldığı bir dönemde iktidar ve muhalefet arasında yaşanan sokağa çıkma tartışmasını da değerlendiren İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb, toplanma özgürlüğü konusundaki kısıtlamaların endişeye yol açtığını belirtti.

“Seçimin ne zaman yapılacağını bilmiyoruz ancak olası seçim zamanı yaklaştıkça gerilimin artmasını bekliyorum. Geçtiğimiz günlerde bir gencin intiharını ardından öğrenciler yurt tartışmasını gündeme getirmeye çalışarak gösteri yapmış ve polis tarafından gözaltına alınmıştı. Herhangi bir protestonun sert ve hızlı şekilde dağıtılması her zaman gördüğümüz bir sahne. Hükümete yakın gruplarınsa gösteri yapmalarına izin veriliyor. O nedenle toplanma özgürlüğüne ilişkin büyük kısıtlamaların olması konusunda endişe var” dedi.

“Uluslararası hukuku yok sayma eğilimi arttı”

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yaklaşık 100 ülkedeki insan hakları uygulamalarını gözden geçirdiği raporunda Türkiye’nin geride bıraktığımız yıl İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çekilen ilk ülke olması da yer aldı.

Örgütün Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb, Türkiye’nin kadın ve kız çocuklarının aile içi şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten korunmasında altın standart olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını sembollerle oynayarak bir tür kültür savaşı başlatma ve kadınların birbiriyle karşı karşıya getirilmesi girişimi olarak nitelendirdi.

“İstanbul Sözleşmesi’nin eşcinselliği normalleştirdiği gibi yanıltıcı bir argüman kullanılarak Türkiye’nin ciddi bir aile içi şiddet sorunu olduğu gerçeği yok sayıldı. Türkiye’de her yıl partnerleri, eşleri ya da eski eşleri tarafından öldürülen çok sayıda kadın var. Hükümet bu konuyu kararlı adımlarla çözmesi gerekirken böylesine önemli bir sözleşmeden çekiliyor. Uluslararası hukuku geçersiz kılma eğiliminin ciddi oranda arttığı bir noktaya gelindiği kanısındayım” sözleriyle durumu değerlendirdi.

Sezen Aksu tartışması

Şarkıcı Sezen Aksu’nun beş yıl önce yazmış olduğu bir şarkısının sözleri üzerinden başlayan tartışmada Diyanet İşleri Başkanlığı tepki göstermiş; Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli de sanatçının minik serçe unvanına atıfta bulunarak “serçeysen serçeliğini bil” demiş ve Sezen Aksu’yu “sorumsuz şarkıcı” olarak nitelemişti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise Twitter hesabından, Sezen Aksu ve Aksu’ya destek veren sanatçı Mustafa Sandal ile Elazığ’da cemaat yurdunda maruz kaldığı baskıları anlatarak yaşamına son veren Enes Kara’ya ilişkin “Unutmayınız ki asli görevimiz çocuklarımızı korumak ve kollamaktır. Bağnaz ve yobaz zihniyetlerin sömürülerine hizmet ettirmek değildir” paylaşımında bulunan Tarkan’ı etiketleyerek; “Sanatçıdır bu ülkenin iç sesidir. Kimse gündem değiştirmek için bu sesleri kısamaz” mesajını paylaştı.

Türkiye’de siyasette Sezen Aksu’nun şarkı sözlerine ilişkin başlayan tartışmayı ve sanatçıların toplumsal olaylara verdikleri tepkiler üzerinden yaşanan daha geniş tartışmayı da değerlendiren İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb, bu durumun dikkatleri başka yöne çektiğini söyledi. “Bu durum kültür savaşlarının oynandığı bir tür uydurulmuş toksik ortamın parçası. Toplumda ayrışmaya yol açma çabası, ‘siz ve biz’ karşıtlığı oluşturma girişimi. Yıllar içinde özellikle kadınların hedef alındığı bir taktiğin sergilendiği bir durum’’ dedi.

Sezen Aksu tartışmasının halkta bir karşılığı olacağını düşünmediğini belirten Webb, “İnsanlar ekonomik sıkıntı içinde ve beş yıl önce yazılan bir şarkının sözlerinden daha önemli düşünecek şeyleri var. Ancak yine de ifade özgürlüğüne yönelik bir kısıtlama. Kimsenin aklında olmayan bir şarkı birden bire gündem oluyor. Yarın bir gün unutulacak tartışmalardan biri olduğunu düşünüyorum ancak tartışmanın hedefi olan kişi açısından acı verici” diye konuştu.

  • 16x9 Image

    Begüm Dönmez Ersöz

    Begüm Dönmez Ersöz medyadaki kariyerine 2006’daki İsrail-Lübnan savaşı sırasında CNN Türk’te simultane tercüman ve muhabir olarak başladı. 2014-2018 yılları arasında dış haber müdürü olarak görev yaptığı kanalda dış politika ve uluslararası diplomasiye ilişkin haberler hazırladı, özel röportajlar yaptı. IŞİD’le mücadele operasyonları döneminde çatışma bölgeleri dahil sahadaki ekibi yönlendirdi, ABD’de başkanlık seçimleri gibi özel yayınları yönetti. Merkezi Atlanta’da bulunan CNN’in editoryal, liderlik ve dijital gazetecilik programlarına katıldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin gururlu mezunlarından. Begüm Dönmez Ersöz 2018’de göreve başladığı VOA Türkçe’de ABD dış ve iç siyasetinden uluslararası diplomasiye uzanan geniş bir alanda haber, röportaj ve yayın yapıyor. VOA Türkçe’nin Beyaz Saray ve Kongre muhabirliği görevini yürütüyor. Simultane çeviri ve gazetecilik becerilerini aynı potada eritebildiği bir işi olduğu için mutlu.

XS
SM
MD
LG