Sanayi Üretimi Yıllık Bazda Azaldı Aylık Bazda Arttı

(Arşiv)

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mayıs ayına ilişkin sanayi üretim endeksini açıkladı. Buna göre takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi Mayıs’ta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,3 geriledi. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi bir önceki aya (Nisan 2019) göre yüzde 1,3 arttı.

Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, Mayıs’ta madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,5 ve imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1,8 azalırken elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 4,1 arttı.

Mayıs’ta madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 5,2, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 2,9 yükseldi.

“Önümüzdeki aylarda sıkıntı yaşama ihtimalimiz var”

TÜİK’in açıkladığı verileri VOA Türkçe’ye değerlendiren İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen verilerin iki ay geriden geldiğini vurguladı. Küçüközmen aylık bazdaki artışın önümüzdeki dönemde de devam edip etmeyeceği sorusuna şu cevabı verdi: “Sanayi üretimi için ihracat önemli. İhraç yaptığımız ülkelere baktığımızda İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkması (Brexit), Almanya ekonomisinde küçülmeye yönelik sinyaller ve Amerika’nın yaptırımlarına maruz kalan komşularımız dikkat çekiyor. Şimdi S-400 füzeleri nedeniyle Amerika’nın Türkiye’ye de yaptırım uygulaması gündemde. Bütün bunlar ihracatçıların ve sanayicilerin işini zorlaştıran unsurlar. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda bir ölçüde sıkıntı yaşama ihtimalimiz var.”

İç pazarın canlandırılmasının da kolay olmadığını belirten Küçüközmen “Bunun yolu vergi indirimlerinden, teşviklerden geçiyor. Ama devlet bu yolla mahrum kaldığı geliri telafi etmek için en çok kullanılan mal ve hizmetlere zam yapıyor. Halkın satın alma gücünün zaten düştüğü böyle bir ortamda geriye insanları borçlandırarak iç talebi artırma seçeneği kalıyor. Ama zaten hane halkı borçluluk seviyesi çok yüksek” dedi.

Coşkun Küçüközmen

“Belirsizlikler minimize edilmeli”

Tüketici fiyat endeksi ile üretici fiyat endeksi arasındaki farka dikkat çeken Küçüközmen “Üretici fiyat endeksindeki en büyük artış, elektrik ve doğalgaz gibi enerji harcamalarından kaynaklanıyor. Sanayici karından fedakarlık yaparak fiyatları belirli bir seviyede tutmaya çalışıyor. Ama sanayici bunu ne kadar sürdürebilir? Sanayicinin zorlanabileceği günler çok uzak değil. Sanayici çok ciddi borç içinde, kredi yükümlülüklerini yerine getiremiyor. Bunun kısa vadeli çözümü ekonomik, finansal, siyasi belirsizliklerin minimize edilmesidir. Eğer Türkiye IMF veya benzer bir kurumla anlaşma yapacaksa, kemer sıkma ya da tasarruf önlemleri paketi gündeme gelecekse yabancı yatırımcının, sıcak paranın kaçmasını durdurabilecek bir şekilde bir an önce bunun sinyalini vermek lazım” diye konuştu.

“Endüstri 4.0 ile sanayi ve üretim çok farklı bir boyuta gidiyor” diyen Küçüközmen “Akılcı bir strateji ortaya konmalı. Teknolojiye önem veren, alternatif kaynakları, yeni finansman tekniklerini devreye sokan, tasarrufu öne çıkartan bir anlayış geliştirilmeli. Böyle bir planlama yapmadan iyimser olmak için çok fazla neden göremiyorum” ifadesini kullandı.

“İthalatın düşmesine rağmen üretebiliyoruz, satabiliyoruz”

VOA Türkçe’ye konuşan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Attila Acar ise sanayide bir toparlanma sürecinin başladığını vurguladı. Türkiye ile Amerika arasında yaşanan Rahip Brunson krizinde Amerikan dolarının 13 Ağustos 2018’de 7,11 TL seviyesine çıktığını hatırlatan Acar, “O dönemde doların 10 liraya, 14 liraya çıkacağını söyleyen analistler vardı. Daha sonra alınan önlemlerle Eylül ayından itibaren kurda normalleşme başladı. Aralık ayında dolar 5,20 TL’ye kadar geriledi. O süreçte ekonomi daha önceden alınmış siparişler, verilen taahhütler, yapılan anlaşmalar stokların da devreye girmesiyle bu ani yükselişi absorbe etti” şeklinde konuştu.

Acar, “Türkiye’de her zaman ihracatın ithalata bağlı olduğu söylenir. Ancak özellikle geçen yılki kur atağından sonra bu yargının kırılmaya başladığını görüyoruz. İthalatımız düşüyor, ihracatımız artıyor. Cari açığımız geriliyor. Demek ki, ithalatın düşmesine rağmen üretebiliyoruz, ürettiğimizi satabiliyoruz. Demek ki ithal ettiğimiz ürünlerin bir kısmını ülke içinde üretmeye, ithalatın ikamesine başladık. Bu çok önemli bir başarıdır” ifadesini kullandı.

İbrahim Attila Acar

“Ekonomide dengelenme süreci devam edecek”

Aralık 2018’den bu yana inşaat sektörü dışındaki güven endekslerinin yükselmeye başladığını vurgulayan Acar döviz kurundaki artışın enflasyonun üzerinde olmasından dolayı ihracat yapan sanayicinin de kazançta olduğunu belirtti. “Bu da üretimi tetikliyor” diyen Acar, cari açıktaki büyük gerilemenin de gelecek için umut verici olduğunun altını çizdi. Acar, Türkiye’nin ihracatının şu anda yıllık 180 milyar dolara ulaştığını kaydederek bu rakamın 200 milyar dolara kadar çıkabileceğini de sözlerine ekledi.

Jeopolitik risklerin ekonomiye ve sanayi üretimine olası etkilerini değerlendiren Acar, Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama faaliyetlerinden kaynaklanan gerginliğin savaş gibi büyük bir çatışma olmadığı sürece, yönetilebilecek bir gerginlik olduğunu vurguladı. Acar S-400 füze krizi nedeniyle Amerika’nın olası yaptırımlarını da “Bizim Amerika ve NATO ile ilişkilerimiz sadece S-400’le sınırlı değil. Çok değişken var. Bu kadar değişken içinde bir anlaşma yolunun bulunacağını düşünüyorum. Dolayısıyla ekonomideki iyileşme sürecinin, bakanın ifadesiyle söylersek dengelenme sürecinin devam edeceğini düşünüyorum” sözleriyle değerlendirdi.