Erişilebilirlik

Genel Blog

6 Şubat’ta yaşanan ve binlerce can alan depremlerin ardından çoğumuz, televizyon ya da gazete gibi geleneksel medya araçları yerine internetten ve sosyal medyadan haber almayı tercih ettik. Peki ulaştıklarımızın ne kadarı haberdi, ne kadarı gerçek bilgiler içeriyordu, ne kadarı sadece acıdan ‘reyting’ yapmaya çalışıyordu?

Enkaz haline gelen binalara yerleştirilen balonlarla, hayatını yitiren kızının elini tutan babanın illüstrasyon haline getirilmesiyle, acıyı resmeden görüntülerde arka fona müzik koyularak paylaşılan hikayeler… Bazıları bu görüntüleri ölümün romantikleştirilmesi olarak tanımladı. Tüm dünyada daha geniş anlamda bunun, tanımı ise ‘’disaster porn’’ yani ‘’felaket pornosu.’’

“Çocuklara Son Hediyem”
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:01:17 0:00

Felaket pornosu ilk defa 2011’de Avustralya'da Macquarie sözlüğüne girdi ve "izleyicilerin başkalarının talihsizliklerini görmekten aldıkları zevki tatmin etmeyi amaçlayan, genellikle yorum ya da içerik olmaksızın bir felaketin görüntülerinin medyada sürekli tekrarlanması" olarak açıklandı.

Oysa kökleri 1987’ye kadar uzanıyordu. O yıl Washington Post gazetesinde borsa çöküşüyle ilgili yayınlanan "Kara Pazartesi'nin Dehşet Saltanatı" başlıklı yazıda, "toplumun felaket pornosuna düşkün olduğu" yazıyor ve yanan yüksek binalardan çarpışan hızlı trenlerden bahsederken sansasyonel bir siyasi kültür tanımlanıyordu.

1991 yılında yayımlanan Synners adlı romanında yazar Pat Cadigan ise "porno" kelimesini, tek bir konuya aşırı estetize edilmiş bir odaklanmayı ifade eden bir tamlayan olarak kullanma eğilimini başlattı. Felaket pornosu, yoksulluk pornosu, yemek pornosu, seyahat pornosu… gibi.

Cadigan'ın romanının yayınlanmasından bir yıl sonra, felaket pornosu insani ve askeri müdahaleler ve yardım kuruluşlarının gelişmekte olan ülkelerdeki rolü kapsamında tartışılmaya başlandı. 10 Aralık 1992'de Los Angeles Times gazetesinde yayınlanan "Somali'den Felaket Pornografisi" başlıklı makalede Batılı gazeteciler, ABD'nin müdahalesini haklı çıkaracak "doğru" imajı yaratmak için Somali'deki kıtlığı abartmakla suçlandı.

UNICEF ve OXFAM gibi hayır kurumları, bağış geliri elde etmek için yoksulluk pornosunu kullanmakla sık sık eleştiriliyorlar.

6 Ağustos 2011 tarihli bu fotoğrafta, Kenya sınırındaki kampa ulaştıktan 25 gün sonra, Somali'deki kıtlık nedeniyle yetersiz beslenmeden ölen 12 aylık Somalili bebeğin mezarı görülüyor.
6 Ağustos 2011 tarihli bu fotoğrafta, Kenya sınırındaki kampa ulaştıktan 25 gün sonra, Somali'deki kıtlık nedeniyle yetersiz beslenmeden ölen 12 aylık Somalili bebeğin mezarı görülüyor.

Terim sonrasında yıllarca dünyadaki acıların aşırı tasvirlerini tanımlamak için kullanılırken teknolojinin gelişmesi ve modern kitle iletişim araçlarının yükselişiyle, artık felaketlerle ilgili her türlü medya ürünü karşımıza daha sık çıkmaya başladı. Filmler, belgeseller, haberler ve elbette sosyal medya.

Bu nedenle küresel medya, uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşları, kıtlık, deprem, savaş, terör saldırıları ve başka trajedilerin haberlerini dünyanın dört bir yanına ulaştırırken, hikaye ve görüntülerin kayıtsızlığa mı yolaçtığı yoksa kamu yararına mı olduğu ise tartışmalı.

Gerçek ya da kurgu tüm bunların felaket pornosu olarak nitelendirilebilmesi, başkalarının acılarını görmezden gelme ve onların talihsizliklerini izleyerek kendi kaygılarımızı hafifletme olasılığını da beraberinde getiriyor.

Ancak “felaket pornosunun” zararlı etkileri ne olursa olsun, en azından hayırsever bağışlarındaki artışla kendini gösteriyor. Toplumun her kesimine ulaşmanın bir aracı olarak görülürse, farklı ülkelerden insanlar dolaylı olarak da olsa başkalarının acılarına ortak olabilirlerse, yardımlara ve gerekirse mücadeleye daha fazla katılıyor.

Bazı sosyologlara göre de kitle iletişim araçları iyilik için bir güç olacaksa, gazeteciler, kültür eleştirmenleri ve özellikle de sosyal bilimciler “felaket pornosu” türüne yönelik geniş kapsamlı kınamalardan kaçınmalı. Zira başkalarının acılarını gösteren çarpıcı görüntüler yaygın bir tabu haline gelirse, izleyiciler bu tür acılar üzerinde düşünme ve harekete geçme, hatta en başta dikkat etme yükümlülüğünden kurtulduklarını hissedebilirler.

Turizmin karanlık yanları

Peki afet ya da yoksulluk turizmi de bu çerçevede değerlendirilebilir mi? Önce tanımı yapalım: Afet turizmi, insanların neden olduğu veya doğal yoldan oluşan çevre felaketlerine maruz kalmış yerleri ziyaret etmek anlamına geliyor. Karanlık turizmin bir alt sektörü olarak kabul edilir. Yoksulluk turizmi de yokluk içinde yaşayan bölgelerin talihsizliklerinden besleniyor. İkisi de ‘’karanlık turizm’’ denilen ve "insanların sıkıntı, vahşet ya da üzüntü ve acı ile karakterize edilen yerlere gitmesi" kapsamına giriyor.

Çernobil Nükleer Santrali önünde turistler sohbet ederken
Çernobil Nükleer Santrali önünde turistler sohbet ederken

Popüler karanlık turizm alanları arasında Ukrayna’da Çernobil nükleer felaketinin yaşandığı bölge, Polonya’da Auschwitz toplama kampı, ABD’de 11 Eylül saldırıları anıtı, Japonya’da Kobe depremi müzesi sayılabilir. Türkiye’de de Çanakkale Şehitliği ya da Sinop Cezaevi bu kapsamda değerlendirilebilir.

Hindistan'ın en popüler turistik noktası Tac Mahal’i de geride bırakan Dharavi gecekonduları da bunun parçası. Bu yoksul bölge, 2009’da en iyi film dalında Oscar ödülü alan “Slumdog Millionaire” filmiyle ünlenmişti.

Bu bağlamda afet turizmini kurbanlara saygısızlık olan gören ve etik dışı bulanlar çok. Zira bu destinasyonlar insanların acı çektiği ya da öldüğü yerler. Üstelik turizm firmaları para kazanmak için ya da sadece eğlence amacıyla bu alanları istismar edebiliyor. Bir felaketin veya travmatik bir olayın yaşandığı bir yeri ziyaret etmenin röntgencilik olduğunu iddia edenler de var.

28 Kasım 2007: Turistler Asya'nın en büyük gecekondu mahallelerinden biri olan Dharavi'de rehberli bir tur sırasında yürüşte.
28 Kasım 2007: Turistler Asya'nın en büyük gecekondu mahallelerinden biri olan Dharavi'de rehberli bir tur sırasında yürüşte.

Olayın üzerinden ne kadar zaman geçtiği de önem kazanıyor. Pek çok kişi felaketin halen devam ettiği bir bölgeyi ziyaret etmeyi etik bulmazken, ülkenin geçmişte yaşadığı ve artık geride bıraktığı bir felaketin yaşandığı yeri ziyaret etmeyi kabul edilebilir görenler var.

Ancak bir karanlık turizm bölgesinin, mağdurları istismar edip etmediğine karar verirken, paranın nereye gittiğini göz önünde bulunduranlar, bu tür ziyaretlerin yararlı olacağını savunuyor.

Turizmin bir toplumun bir felaketten kurtulmasına büyük ölçüde yardımcı olabilecek gelir yaratabileceğini söyleyenler, buna örnek olarak turistlerin otellerden, restoranlardan, hediyelik eşya dükkanlarından, turlardan faydalanmasını ve harcadıkları paranın doğrudan yerel ekonomiye gitmesini gösteriyor. Bu tür turizm faaliyetlerinin eğitici olduğunu ve empati sağladığını savunanlar da var.

Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin; ekranlarda, köşe yazılarında, sosyal medya yorumlarında ne kadar kınanırsa kınansın, bu tür haberler, görüntüler ve paylaşımlar ortadan kalmayacak. Bu nedenle uzmanlar, izleyicilere ve okuyuculara bu tür içerikleri tüketirken bilinçli, dikkatli ve duyarsızlaşma riskine karşı temkinli olmaya çağırıyor.

Bir içeriğin pornografik bir kaygıyla yazılıp hazırlanıp hazırlanmadığını anlamanın yolu da içeriğin gerçekten yardımcı olabileceğiniz herhangi bir yola işaret edip etmediğini kontrol etmekten geçiyor.

Florida’nın batısındaki Tampa yakınlarında yayın için iyi bir nokta ararken içinde bulunduğumuz aracın çok şiddetli rüzgarla sarsılmasıyla, Ian kasırgasının iyiden iyiye kıyıya yaklaştığını anladık.

NASA’nın Ay’a elli yıl sonra yeniden astronot göndermeyi amaçladığı Artemis programı kapsamında uzay aracının uzaya fırlatılmasını takip etmek için gittiğimiz Florida’da kameraman arkadaşım Tezcan Taşkıran’la birlikte kendimizi eyaletin batı kıyısına doğru ilerleyen Ian kasırgasının ortasında bulmuştuk.

Cep telefonlarımız sel ve su baskını alarmlarıyla inlerken saat öğleden sonra 3’ü biraz geçe yayın için bizi aradıklarında eş zamanlı olarak telefonuma beklenen bildirim düştü: Ian kasırgası Florida’da karaya ulaştı.

Ian’ın sabaha kadar dinmeyen sesi

Saatte maksimum 155 mil hızla esen rüzgarla Florida’nın güneybatı kıyısındaki Fort Myers’ı vuran Ian kasırgasının arkasında büyük bir yıkım bırakacağı ilk dakikalardan belliydi.

Yayını Florida’nın batısındaki Tampa yakınlarında yaptıktan sonra eyaletin doğu tarafındaki otelimize dönmek yerine kasırga gecesi o bölgede bir otele sığındık.

Kasırganın getirdiği yoğun yağmurla sırılsıklam olan kıyafetlerimizi kurutmaya çalışırken akşam saatlerinde elektrik kesildi. Telefonlarımızı yanımıza alıp otelin lobisine indik. Otelin bütün misafirleri de çoluk-çocuk oradaydı.

Otelin yöneticileri lobide herkese su dağıtıyor, bir yandan da ellerinde fenerlerle dışarıyı kontrol ediyordu. Dışardan gelen fırtınanın sesinin gölgesinde karanlıkta beklerken biz de otel çalışanlarıyla konuşarak elektriğin ne zaman gelebileceğini ya da koşulların ne zaman düzelebileceğini öğrenmeye çalışıyorduk.

Otelin yöneticisinin o gece kapıları kontrol eden eşi, “Daha önceki kasırgada elektriğimiz hiç gitmemişti. Bu sefer durum çok daha kötü. Kesinti en az 3-4 gün sürer” deyince, Ian kasırgasının önceki kasırgalardan çok daha farklı olduğunu anlamıştık.

Biraz dinlenebilmek için odaya çıktık. Ancak çok şiddetli rüzgar ve yağmur odanın camına vurarak ürkütücü bir ses çıkardığı için uyumak mümkün olmadı. O ses sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü.

Ian Kasırgasının ardından Legacy Harbour Marina'daki tablo, Fort Myers, Florida.
Ian Kasırgasının ardından Legacy Harbour Marina'daki tablo, Fort Myers, Florida.

Yıkıma uyanan Fort Myers

Hafta başındaki tüm tahminler, Ian’ın Çarşamba günü Florida’nın batısındaki Tampa Körfezi Bölgesi’ni vuracağına işaret ederken, Pazartesi akşamı gelen yeni tahmin kasırganın biraz daha güneyde kalan Sarasota ve Fort Myers arasındaki bölgeyi doğrudan vuracağını gösteriyordu.

Florida’nın batı kıyısı Ian kasırgasının ardından büyük bir yıkıma uyandı. Tahribatın yol açtığı tablo Cuma sabahı netleşmeye başladı.

Kasırganın rotasında olması muhtemel hemen hemen tüm kıyı bölgeler için tahliye emri verilmiş, yeni tahminlerin işaret ettiği yerlerin bağlı olduğu Lee County ise tahliye emri için bir gün daha beklemişti. Yetkililer tahliye emrinin zamanlamasını Ian’ın ilerleyişine ilişkin tahminlerin netleşmesine bağlı olarak savundu. Ama kasırgada en fazla can kaybı burada yaşandı.

Kameraman arkadaşım Tezcan Taşkıran’la birlikte Cuma sabahı erkenden kasırganın ardında bıraktığı yıkımı görüntülemek ve Floridalılar’la konuşmak için Fort Myers ve Cape Coral bölgelerinin yolunu tuttuk.

Fort Myers girişinde denizden evin bahçesine kadar ilerlemiş tekneler, yıkık benzin istasyonları, yollara devrilen TIR’lar karşıladı bizi.

Kasırganın yarattığı yıkımı her yerde görmek mümkündü. Bölgeden bölgeye yalnızca tahribatın boyutu değişiyordu.

“Kağıttan gemi, kumdan kale”

Marina kısmına doğru ilerlediğimizdeyse Ian’ın ardında bıraktığı yıkımın sembolü olabilecek bir tabloyla karşılaştık. Fort Myers Legacy Harbour Marina’da tonlarca ağırlıktaki tekneler birbirinin üzerine oyuncak araba gibi devrilmişti.

Denizin içindeki iskeleden kopan kocaman dev beton bloklar artık karadaydı. Bazıları limanın gerisindeki restoranların önüne kadar gelmişti.

Bölgede ne elektrik vardı ne de su. İnternet bağlantısı ya hiç yoktu ya da hemen kopuyordu.

Yıkımın ağır olduğu yerlere doğru ilerlemeye çalışıyorduk ancak navigasyon ve Google Maps zar zor çalışıyordu. Benzin istasyonları da kapalıydı. Florida'da haber peşinde koşarken bir de benzinin bitmesi endişesi sarmıştı bizi.

San Carlos Adası, Fort Myers, Florida.
San Carlos Adası, Fort Myers, Florida.

“Atom bombası gibiydi”

Biraz daha içerilere doğru gittiğimizde Cape Coral’a ulaştık. Bir mahalledeki durum özellikle dikkatimizi çekti. Arabayla o sokağa girdik. Cape Coral’daki bu mahalle, ABD’de mobil evler olarak bilinen ve maddi durumu çok iyi olmayanların yaşadığı prefabrik evlerden oluşuyordu.

Arabadan inip kapı kapı dolaşmaya başladık. Evlerde büyük hasar vardı. Kimi terk edilmiş gibiydi, kimininse önünde sandalyede oturmuş sessizce etrafa bakan mahalle sakinleri vardı. Bu mahallede yaşayanların kasırgadan önce de pek kolay bir hayat sürmediği anlaşılıyordu.

Elinde bez bir torbayla toz toprak içindeki yolda yürüyen bir adam dikkatimizi çekti. Kendimizi tanıtıp konuşmak istediğimizi söyledik, kasırgayı anlatmasını istedik. 77 yaşındaki Charles Patrick Meehan Ian kasırgası vurduğunda evindeymiş. Mahalle sakinlerine yardım etmek için orada kalmış. Kasırga anını “Atom bombası atılmış gibiydi” sözleriyle anlattı bize.

Evindeki hasarı bize gösterirken mahalleden olduğunu anladığımız genç bir kadın karton tabakla üstü örtülmüş şekilde yemek getirdi yaşlı amcaya. En çok neye ihtiyaçları olduğunu sorduk. “Hayatta olduğum için şanslıyım” diye girdi söze. “Bir şeye ihtiyacım yok. Burası emeklilerin yaşadığı bir yer. Ben yaşıma göre fiziksel olarak iyi durumda olduğum için insanlara yardım etmeye çalışıyorum” diye cevapladı soruyu.

Biraz daha ötedeki başka bir evin dışında ortalığı toplamaya çalışan 50’li yaşlarda bir kadın çekti bu kez dikkatimizi. Vergi bürosu çalışanı olduğunu söyleyen Tammy Brown kasırga gecesini betonarme bir bina olduğu için ofisinde iki kedisi ve oğluyla birlikte geçirmiş. Ama döndüğünde büyük hasarla karşılaşmış.

51 yaşındaki Tammy’nin kasırgadan önce garajı ve verandası varmış ama hepsi gitmiş. Pencereler kırılmış. Tammy biz oradan ayrılırken kasırgadan önce veranda olan alanda temizliğe başlamıştı. Ama böyle bir yıkımda insan toparlanmaya nereden başlayabilirdi ki?

Bugüne kadar sayısız kasırga ve fırtına atlatıp her defasında toparlanan Floridalılar bile Ian kasırgasının yol açtığı tahribatı anlatmakta zorlanıyordu.

Florida’yı 2004 yılında Charley Kasırgası vurmuştu. O da tıpkı Ian gibi dördüncü kategorideydi. Konuştuğumuz Florida sakinleriyse “Kimse bu kadar kötü olacağını düşünmedi. Yaşadığımız diğer fırtınalar bunun yanında hiçbir şey” sözleriyle anlatıyordu Ian’ı.

Kasırgada ana karayla bağlantısı kesilen Pine Island'daki yıkım.
Kasırgada ana karayla bağlantısı kesilen Pine Island'daki yıkım.

“Kaybolan cennet”

Florida’nın batısında Meksika Körfezi kıyısındaki adalar Ian kasırgasına karşı en savunmasız yerler arasındaydı. Arabayla yolda Cape Coral’da gördüğümüz yıkımı düşünerek ilerlerken kendimizi bu adalardan birinin girişinde bulduk.

Pine Island, kasırgadan önce kumsalları, restoranları ve palmiye ağaçlarıyla turistik bir adaydı. Deniz kabuklarıyla meşhurdu. Hayat balıkçılık, kumsalda vakit geçirmek ve gün batımını izlemekten ibaretti. Şimdiyse yola devrilen elektrik direkleri ve kasırga enkazıyla bir harabeye dönüşmüştü.

Günü kasırganın yol açtığı enkazın gölgesinde Pine Island’da batırdıktan sonra oradan içimiz buruk bir şekilde ayrıldık. Adanın ana karayla bağlantısını sağlayan yol kasırgada büyük hasar gördüğünden içeriye girmemiz mümkün olmadı. Biz orada çekim yaptıktan 2 gün sonra Pine Island’da Sahil Güvenlik ve gönüllü ekipler denizden ve havadan kurtarma operasyonu başlattı.

Florida'da kasırganın ardından enkazda bir fotoğraf albümü, San Carlos Adası.
Florida'da kasırganın ardından enkazda bir fotoğraf albümü, San Carlos Adası.

Yok olan anılar

Tezcan Taşkıran’la birlikte üç ayrı noktada yaptığımız çekimler ve röportajlardan yaptığımız haberi merkeze geçtikten bir gün sonra yeniden yollara düştük. Bu kez arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü Fort Myers Beach’e yöneldik.

Sahile giden köprüye yaklaştığımızda polis bizi durdurdu. Gazeteci olduğumuzu, VOA’den geldiğimizi, çekim yapmak ve birkaç kişiyle konuşmak istediğimizi söyledik. Polis arama-kurtarma ekipleri dışında köprünün ötesine kimsenin geçmesine izin verilmediğini hatırlatarak bizi içeri aldı.

CNN ve NBC kanallarının ekipleri de oradaydı. Köprünün diğer tarafınaysa polisin dediği gibi yalnızca kurtarma ekiplerinin araçları ve ambulanslar geçiyordu.

Bulunduğumuz bölge Fort Myers Beach’e giden köprüden hemen önceki San Carlos Adası’ydı. Kasırgada hasar gören evler arasında yazlıklar da vardı, kalıcı konutlar da. Az sayıda Floridalı evlerindeki hasarı ilk elden görmek için gelmişti.

Adanın kıyısındaki yerleşim yerlerinin nerdeyse hepsi artık yaşanamaz haldeydi. Burada da en çok hasar gören evlerin çoğunluğu prefabrik evler ve mobil evlerdi. Sokakları ve evleri tanımak; birbirinden ayırt etmek pek mümkün değildi.

Enkaz içinde ilk etapta göze çarpan eşyalar arasında fotoğraf albümleri, mutfak eşyaları, bisikletler ve oyuncaklar vardı. Albümün sayfalarını şöyle bir çevirince belki bir yaz tatilinden anılar, doğum günü kutlamaları dikkat çekiyordu.

Floridalı Tammy Brown kasırgada evinde meydana gelen hasarı gösteriyor, Cape Coral.
Floridalı Tammy Brown kasırgada evinde meydana gelen hasarı gösteriyor, Cape Coral.

Yaşlı nüfus en savunmasız kesim

Florida'da kasırgada hayatını kaybedenlerin yüzde 60'ı boğularak ölmüştü. Bu da uzmanlara göre aslında altı yeterince çizilmeyen bir tespiti ortaya koyuyordu: Kasırgalarda yükselen su şiddetli rüzgardan daha çok can alıyor.

Plajları, yumuşak geçen kışı ve vergi avantajlarıyla Florida ABD'de emekli kesim için cazip bir eyalet. Florida'nın 21 milyon nüfusunun beşte birini 65 yaş ve üstü kesim oluşturuyor. Bu durum sık sık doğal afet riskiyle karşı karşıya kalan eyalette özellikle tahliyeler sırasında hareket kabiliyeti daha az olan yaşlı nüfusu savunmasız kılıyor.

Florida'daki kasırgada en çok daha savunmasız durumda olan yaşlı nüfusun etkilendiği sığınaklardaki durumdan da aşikardı. Tezcan Taşkıran'la birlikte gittiğimiz sığınağa dönüşmüş bir spor salonunda bu yaş grubundan çok fazla sayıda Floridalı'nın olduğu göze çarpıyordu.

Tom Acerbo Pine Island'dan ekipler tarafından tahliye edilirken, 1 Ekim 2022.
Tom Acerbo Pine Island'dan ekipler tarafından tahliye edilirken, 1 Ekim 2022.

Her şeye rağmen iyimser kalabilmek

Kasırgadan sonra Ohio’dan Florida’ya 26 saatte geldiklerini söyleyen Smith çifti, evlerinin durumunu merak edip gelen ada sakinlerindendi. Brian Smith, “Göreceklerimize kendimizi hazırladık diye düşünmüştük ama böyle bir şeye nasıl kendinizi hazırlayabilirsiniz ki?” diye anlatıyordu durumu.

San Carlos Adası sakinlerinin tek tesellisi, bu bölgenin fırtına vurmadan önce büyük ölçüde boşaltılmış olmasıydı. Ancak mal da canın yongası. Floridalılar için kasırgada yok olan evlerinde biriktirdikleri anıların telafisi de pek kolay değil.

Ancak bundan önce sayısız kasırga atlatan Floridalılar “yine toparlanırız” diyerek iyimserliği de elden bırakmıyorlar. Biz gazeteciler olarak yıkım ve enkaz içinde dolaşıp yüzümüzde buruk bir ifadeyle insanlarla konuşmaya çalışırken, onların yüzlerinde gülümseme çoğu zaman eksik olmuyordu.

Ian kasırgasının ardından Floridalılar ve yetkililer toparlanma sürecinin yıllar alacağı konusunda hemfikir.

Florida bundan 1-2 hafta sonra belki manşetlerden inmiş olacak ama Floridalılar kameralar bölgeden ayrıldıktan sonra da kasırganın yaralarını sarmaya çalışmaya devam edecek.

XS
SM
MD
LG