Kazakistan’ın başkenti Astana’daki görüşmelerde Rusya, Türkiye ve İran arasında Suriye’nin İdlib vilayetinin tamamı, Lazkiye, Halep ve Hama vilayetlerinin belli bölümleri, Humus’un belli bölümleri, Şam/Doğu Guta bölgesiyle Dera ve Kuneytra illerinin vilayetlerinin belli bölümlerini kapsayan “çatışmasızlık bölgeleri” oluşturulmasına ilişkin mutabakat metni imzalandı.
Astana görüşmelerinin beşinci turunun Temmuz ayında yapılması üzerinde de uzlaşma sağlandı.
Türk Dışişleri Bakanlığı, çatışmasızlık bölgelerinin sınırları ve işleyişine ilişkin ayrıntı ve düzenlemelerin, gelecek dönemde üç garantör ülkenin oluşturacağı çalışma grubunda belirleneceğini duyurdu.
Dışişleri Bakanlığı: “Mutabakatın etkin biçiminde uygulanması için gayret edeceğiz”
Çatışan taraflar arasında silah kullanılmasının durdurulmasından ve kesintisiz insani yardım akışının sağlanmasından memnuniyet duyulduğu belirtilen Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, “Türkiye, sağlanan bu mutabakatın etkili bir şekilde uygulanarak mevcut ateşkes rejimini tahkim etmesi, böylelikle sahadaki koşulların iyileştirilerek bir yandan siyasi çözüm sürecinde anlamlı adımların atılmasını kolaylaştırması, diğer yandan Suriyeli sivillerin bulundukları yerlerde güvenlik ve insani ihtiyaçlarının karşılanması yönündeki gayretlerini etkin biçimde sürdürecektir” denildi.
Erdoğan: “Çatışmasızlık bölgeleri sağlanırsa Suriye’de bu iş %50 çözülmüş olur”
Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan basın toplantısının kuşkusuz en önemli başlıklarından biri “çatışmasızlık bölgeleri”ydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da basın toplantısından sonra Türkiye’ye dönüş uçağında gazetecilere yaptığı açıklamada “Biz ‘terörden arındırılmış bölge’ ifadesini kullanıyoruz. Kullanmaya da devam edeceğiz. Şimdi yeni bir kavram daha oturdu. ‘Çatışmasızlık bölgesi’ kavramı. Bu sağlanırsa Suriye’de bu iş %50 çözülmüş olur diye düşünüyoruz. Rusya, İran Türkiye ve ABD’nin devreye girmesiyle Suudi Arabistan ve Katar’ın da dahil olması neticesinde sürecin terör örgütlerinden arındırılarak daha olumlu bir yaklaşıma geçmesi düşüncesi var” dedi.
Muhaliflerinin masaya oturmasını Hakan Fidan sağladı
Cumhurbaşkanı, Astana’da dün yapılan görüşmelerde Suriyeli muhaliflerin görüşmelerden çekilmesi sorununun MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın devreye girmesiyle aşıldığını ve muhaliflerin müzakere masasına geri döndüğünü de belirtti.
Aslında 30 Aralık 2016’da yine Astana’da Türkiye ve Rusya, Suriyeli muhaliflerin de katılımıyla ateşkes üzerinde anlaşmışlar ancak, ateşkes 21 Mart’ta Nusra ve beraberindeki güçlerin Şam’ın bazı semtlerine yönelik saldırılarına Ahrar üş Şam gibi Suriyeli muhaliflerin destek vermesi ardından, 4 Nisan’da Suriye ordusunun İdlib yakınlarındaki Han Şeyhun’a kimyasal saldırı düzenlemesi ve 7 Nisan’da ABD’nin Suriye’de bir hava üssünü vurmasıyla akamete uğramıştı.
Dursunoğlu: “Rusya, ’Çatışmasızlık bölgeleriyle’ yeniden eski statükoyu kurmak istiyor”
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Yakın Doğu Haber sitesi Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, “çatışmasızlık bölgeleri” kavramını eski sürecin yeni bir formla tekrar düzenlenmesi olarak tarif ediyor.
Dursunoğlu, “Astana’da kabul edilen ateşkesten sonra IŞİD’le birlikte terör örgütü ilan edilen Nusra, Suriyeli muhalifleri hain ilan etti. Ve sahada çatıştılar. Birçok muhalif grup, sahada IŞİD’den sonra en güçlü yapı olan Nusra saflarına geçti. Heyet-i Tahrir-i Şam adıyla bir örgüt de kuruldu. Ama Nusra’nın Şam’ın Cober ve Kabun semtlerine başlattığı saldırılara Suriyeli muhalifler destek verince sahadaki durum değişti. Ancak ABD’nin saldırısı devam etmeyince o süreç devam edemez hale geldi. Şimdi Rusya o eski statükoya ivme kazandırarak yeniden üretmeye çalışıyor” dedi.
Dursunoğlu: “Anlaşma yürürlüğe girerse Nusra ve Suriyeli muhalifler arasında çatışmalar yeniden başlar”
Suriye savaşının en başından beri süreci en yakından takip eden gazetecilerden biri olan ydh.com genel yayın yönetmenine göre, sürecin yeniden eski haline dönmesi Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri’nden beklediği desteği alamamasından kaynaklanıyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız’ dedi. Sonra da ‘Bir milyona yakın insan öldüren adam bunun bedelini ödemeli’ diye konuştu. Ancak ABD, Türkiye’nin beklediği hamleleri yapmadı. Zaten Erdoğan da basın toplantısında bunu ifade eden bir cümle kurdu. Böylelikle Türkiye, 200 yıldır sürdürdüğü denge politikasına geri döndü. Bu anlaşma yürürlüğe girerse Suriye’de Nusra ve müttefikleri ile Suriyeli muhalifler arasında yeniden çatışmalar başlar. Türkiye’de ikinci Halep pozisyonuna döner.”
Dursunoğlu, kesin yorumlarda bulunmadan Suudi Arabistan’ın tavrının da görülmesi gerektiğinin de altını çizdi.