Erişilebilirlik

Paris'te bir Türk tiyatrocu ve "Delinin Yolculuğu"


Paris, tüm sanatçıların umut mekanı. Tiyatrocu Ömer Vatanartıran da Paris'te olmayı seçen bir Türk sanatçı. Ve "Voyage de Ouf/Delinin yolculuğu" adlı oyunda Fransız ve Türk tiyatroseverlere haftalardır "sorularla dolu büyülü anlar" yaşattı.

Ömer Vatanartıran sahneyi, rol arkadaşları Bangladeşli oyuncu Sreyoshi Ahmed, Venezuelalı Marysol Gomez ve İtalyan Sara Varricchio ile paylaşıyor.

Oyunun yazarı ve yönetmeni Sylvaine Hinglais, dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıları buluşturmak için 'Compagnie Cosmopolite du Pierrot Lunaire' adlı tiyatro topluluğunu kurmuş.

Topluluğun çok kültürlü karakteri, çalışmalarda yabancı olmanın verdiği garip duyguya dokunuş ve ötekiyle olan ilişki işleniyor. Hinglais'in oyunlarında söz az, vücut diliyse büyük önem kazanıyor. 'Voyage de Ouf' da da oyuncular son derece yoğun bir fiziksel performans sergiliyor.

Ömer bu rolü almak için girdiği elemelerde Nazım Hükmet'in "Kız çocuğu" şiirini sözler olmaksızın, beden diliyle oynamış.

"Ouf" deli anlamına gelen 'fou' kelimesinin tersten okunuşu. 'Voyage de Ouf' ise 'Çılgın/deli yolculuk' demek. Ve oyun, hayat denilen yolculukta yalnızca var olmaktan kaynaklı acılar, hayatı anlamlandırma telaşı, teknolojinin, hızlanan ve kullanılıp atılan iliişkilerin çağında, saf ilişki kurmaktan yoksun oluşumuz gibi derin konuları delilik, göçmenlik, yabancılık, seyahat gibi metaforlar üzerinden anlatıyor.

Paris'te bir Türk tiyatrocu ve "Delinin Yolculuğu"
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:03:31 0:00

Orhan Veli ve Ezginin Günlüğü sürprizi

Fransızca olarak yazılan ve Paris'te sahnelenen oyunda sık sık Türkçe sürprizlerle karşılaşıyorsunuz, bu katkıyı Ömer Vatanartıran yapmış. Onun oyundaki varlığı nedeniyle, yer yer "bak", "geldim" gibi Türkçe kelimeler, bir Orhan Veli şiiri, bir Ezginin Günlüğü şarkısı gibi hoş sürprizlerle karşılaşabiliyorsunuz.

Ömer Vatanartıran oyunu şu sözlerle tanımlıyor: " Dört karakter rol alıyor, dördü de Ouf, yani biraz aklı gidik, kadın desen değil erkek desen değil, Türk değil Fransız değil, köylü değil şehirli değil, tüm bağlam ve zırhlardan arınmış, 'kaderinin' yolunda yürüyegelen varlıklar. Peki kader varsa umut var mıdır? Yoksa neden bir memleketten diğerine göç ediyoruz, niye kendi özgün iç sesimizi arıyoruz, niye aşkı arıyoruz? Bu yolculuğa demir alırken, "özgürlüğe mahkum" olmanın verdiği sıkıntıyı fark etmeyi, bununla yüzleşmeyi, kendini bir başkasına anlatmanın imkânsızlığını da göze alıyoruz. Oyun, yine de bu imkânsızlığın, saf duyguları aktarmaya engel olmadığını, anlatmanın değilse de anlamanın mümkün olduğunu, dört karakterin karşılaşmaları üzerinden anlatıyor. Biraz komedi absürt, biraz dans, hatta biraz Orhan Veli!"

"Ouf'ların" çılgın yolculuğu

Oyun, Ouf'lar (saflar, deliler) bir trende giderken başlıyor. Ardından otobüs bekliyorlar, kamyon ve gemi bekliyorlar. Nereden geldikleri belli değil, nereye gittiklerini de bilmiyorlar. Oyunun dört kahramanı bazen bir vücutları olduğuna hatta başka vücutların varlığına bile şaşırıyorlar, bazen de saatlerce kendi elini rehber yapıp onu takip edebiliyorlar. Gerçekten de etrafı kara kalemle iyice belirginleştirilmiş oyuncuların gözleri, sürekli ve dev bir masumiyetle bakıyor size. O kadar saf ve şaşkınlar ki, onları inanılmaz seviyorsunuz.

Yazar ve yönetmen Sylvaine Hinglais, insanoğlunun en ilkel haline inerek, sevgide, yolculukta, merakta en saf hallerini yakalamış. Bu saflığı, "Hedefim, dünyanın dört bir yanından gelen oyuncularla, insanın en saf haline inerek, aslında ötekinin de senden uzak olmadığını göstermek. Sevgi daha saf, aşk daha masum" sözleriyle anlatıyor.

Hepsi güneşte bir yer edinmek istiyor. Ama dünya sürekli döndüğü için ona ulaşmak nasıl mümkün olacak? Bunun arayışındalar. "Sen, ben misin?", "Bu benim elim mi?", "Neler oluyor?" gibi soruların yanıtını arıyor safça Ouf'lar... "Sana baktığım anda ölüm yoktu eminim", "Bir şeylerin olduğu rüyasını gördüm", "Seni olduğun her yerde göreceğim", "Eğer ışığı bulursam, seni de bulacağım" sözleri oyunun ender kurulan ama çarpıcı cümlelerinden birkaç tanesi...

Son derece zor bir fiziksel performans içeren oyunda, sürekli yapılan fiziksel tekrarları aynı mükemmelikte başarmaları oyunun en güçlü yanı olmuş. Bütün bunlara eşlik eden ritmik bir müzik de dinamik bir performans sağlamış.

Oyun sona erdiğinde, kendi yolculuklarınızı düşünüyorsunuz. Ve içinizden, başta tiyatro sevdasıyla yolculuğa çıkan bu 4 oyuncu olmak üzere, herkese yürekten "İyi yolculuklar!" diliyorsunuz.

STÜDYO VOA

Uluslararası yatırımcılar Türk ekonomisinden güvence bekliyor – 17 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:50 0:00
XS
SM
MD
LG